ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KAZIMKARABEKİR----KARAMA

Büyük Selçuklu Devleti zamaninda Anadoluya yapilan akinlar yeniden hizlanmistir. Malazgirt zaferinden önce Selçuklu Akincilari 1067 yilinda Karaman ve yöresinde, 1070 yilinda Konya ve yöresinde bir çok yerlesim birimine girmislerdir. 1074 yilinda Konya-Karaman bölgesi Süleymansah ve kardesi Mansur tarafindan fethedildigine göre Ilçemizin de ayni tarihlerde fethedildigi söylenebilir. Ne varki, 1. haçli seferi sirasinda Anadolunun sahil kesimleri ile Kudüs'e kadar bütün Islam memleketleri haçlilarin eline geçmis, Müslümanlar katledilip her taraf yakilip yikilmistir. Bu vahsetten Karaman ve yöresi de kurtulamamis, bu bölge Hiristiyanlarin eline geçmistir. Bir müddet sonra Selçuklular tarafindan kurtarilan Ilimiz ve havalisi, bir ara Danismetlilerin de eline geçtiyse de Selçuklu Sultani ll. Kiliçarslan tarafindan yeniden Anadolu Selçuklu devletine baglanmistir.(1165)
.
:
Asar'in kuzeyindeki yüksek tahsil yapilan bir medrese ve hemen bitisiginde bir de darüs sifanin bulundugu yasayanlar tarafindan anlatilmaktadir. (Darüs sifa: Selçuklu, Osmanli dönemi hastanelerine verilen ad ki, konumuna göre ayni zamanda Saglik okulu, Tip fakültesi, Buralarda hastalara parasiz ilaç da verilip giderleri genellikle vakiflar araciligi ile karsilanirdi.) Asardaki Medresede Kur'an derslerinin de yapildigi yaslilar tarafindan söylenmektedir. Yine Avgin mevkiindeki medresenin müderris ve mollalari l. Dünya Savasina ve Istiklal Harbimize katilmistir. Bu medresenin daha önceki yerinin “Küng” diye anilan Subasi Çesmesinin alt taraflari oldugu bilenlerce nakledilmektedir. Buralar ayna zamanda vakif imis, Birinci dünya savasindan önce Ilçede üç medrese, sekiz ilkokul (Sübyan mektebi) bulundugu anlatilir. Evliya Çelebi ise; üç medrese, alti sübyan mektebi oldugunu yazar.
Bunlardan baska ilçenin içi ve çevresinde, bir çogu sinanmis yerler diye de tabir edilen ziyaret yerleri vardir. Letere çiftliginden Sari Sultan Dede'nin tekkesinin kalintilari, yeri ve mezari hala mevcuttur. Sari Sultan Dede'ye akil hastalarinin götürüldügü, Allah'in izniyle sifa bulduklari anlatilir. Santiye içindeki yatir agir sitma hastalari tarafindan ziyaret edilir. Boyaci mahallesindeki bir yatir sitma hastalari tarafindan ziyaret edilir. Eski Çarsi sokagindaki yatirin da büyük bir veli oldugu, sütü olmayan emzikli kadinlar tarafindan ziyaret edildigi ilçe halki tarafindan nakledilmektedir. Kazimkarabekir ilkokulu avlusu içerisindeki (güney dogu kösesinde) Emir Dede adli yatirin mezar tasi hala durmaktadir. Haci baba dagi zirvesindeki yatir 20 yil kadar önce yagmur duasina çikildigi zamanlarda ziyaret edilen yerlerden birisi olarak anlatilir. Emin üd-din mahallesinde Piri Reis ailesi mensuplari araciligi ile ziyaret ettikleri yatirdan baska; sigirci çiftliginde Sigirci Dede, Areyde çiftliginde Ari Dede, Haci Babanin eteklerinde Tigil Dede, 1970' li yillarda park haline getirilen mezarligin kuzey kösesinde bir yatir, santiyenin arkasindaki mezarlikta düz harman yeri haline getirilen zatin mezari da ziyaret yerlerinde olarak anlatilir. Kisla baglari mevkiindeki yatir da saygi duyulan zatlardan birisidir. Seyid Yusuflar diye bilinen bu dervis Horasan taraflarindan gelmistir. Gelip yerlesmesi ile ilgili Menkibe söyledir.
“Yavuz Sultan Selim Misir seferine giderken, orduyu hümayun ile birlikte ilçemizin kuzeyinde konaklamistir. Burada Laleli Dede diye de bilinen Veliyüddin Efendi orduya yemek verir. Padisah bu zatin ledüni ilim sahibi biri oldugunu anlar. Sefer sirasinda yaninda bulunmasi için Veliyüddin Efendiden bir sohbet hocasi ister. Veli dede de ileri müritlerinden molla Mustafayi Yavuzla beraber ugurlar. Molla Mustafa Gafriyadi padisahla birlikte kutsal topraklara (Kudüs, Mekke ve Medine) kadar gitmistir. Medine yakinlarina ulastiginda Molla Mustafa-Yavuz bir yerde bagdas kurarak oturdugu için, o'na-“Edep sultanim, Mustafa (s.a.v.) diyarina geldik” ifadelerinin de bulundugu beyitler okur. Yavuz hemen toparlanir, oturusunu düzeltir. Fakat bu arada sohbet hocasina bozulmustur. Medine'de MESCIDI NEBEVI' de sabah ezanlarindan önce bütün müezzinlerin molla Mustafa' nin söyledigi beyitleri okuduklarini duyar. Hemen bas müezzini yanina çagirir, durumu sorar. Bas müezzin bu beyitlerin kendisine biraz önce Peygamber efendimizin (s.a.v.), tarafindan rüyasinda söylendigini diger müezzinlere de ögretip sabah ezanindan önce her birinin de okumasi emri verildigini beyan eder. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim'in Molla Mustafa'ya saygi ve sevgisi daha da artmistir.
EKONOMIK VE TICARI BAKIMDAN GAFFARABAD, ipek ve baharat yolunun Anadoludaki devami diyebilecegimiz Halep- Adana üzerinden gelen, Karaman-Konya üzerinden Istanbul'a (bir kolu ile Antalya ve Alanya'ya) ulasan ana hatti üzerinde kurulmustur. Bu yönü ile tarih boyunca ticari bakimdan da önemlidir. Simdiki Arayde çiftliginin bu yol üzerinde bir Pazar yeri oldugu bilinmektedir. Evliya Çelebi ise Kasabamizda iki han, kirk dükkan bulundugunu söyler. Bedesten ise hala ayaktadir. (Bedestenler Selçuklu Osmanli devrinin kapali çarsilari.) Daha bir asir kadar öncesinde Kasabamiz halkinin cihir denilen bitkiden hem kendi ihtiyaçlari için hem de ticari gaye ile boya yaptiklari söylenir. Anlatildigina göre asilik mevkiinin üst taraflari cihirlikmis. Tesbih tanesi büyüklügündeki meyvesi ile dallarindan boya yapilan bu bitki, daha kaliteli ve fazla üretim için asilanirmis.
GAFFARABAD' DA TARIM VE KÜÇÜK BAS HAYVANCILIK DA eskiden beri yapilmaktadir. Esasen Ilçemizin temel geçim kaynagi simdi de bunlardir. Gerek tarim, gerekse hayvancilik yapilan çiftliklerin bazilari hala kullanilmakta bir çogu ise ören yeri halindedir. Memalik-i Osmaniyenin tarih ve cografya lugati (A.Cevat,Istanbul,1898) adli eserin 548. sayfasinda Gaffarabad'la ilgili olarak su bilgiler verilmistir; “Konya Vilayetinde Karaman nevahisindendir. (nahiyelerindendir.) Nahiye 10 karye ve 1184 hanede 5567 nüfusu havidir. Nahiyede 65 manda 550 inek, 1923 öküz, 57 deve, 850 merkep, 35 ester, 27 beygir, 40 bin kadar keçi, 24 bin koyun ve 300 öküz arabasi vardir. Haci Baba daginda yetisen hayvanlarin etinin lezzetli oldugu ve bazi Arap ülkeleri tarafindan özellikle arandigi, yaslilarca anlatilir. Simdi hayvan sürüleri çogaldigi için otlaklar yetmemekte, yaylalara çikilmaktadir. Suni beslenmeler günümüzdeki bir çok seyde oldugu gibi esas özelliklerinin, güzelliklerinin azalmasina, kaybolmasina sebep olmustur. Bagcilik çok eskilerden beri yapilan ziraat kollarindan biridir. Evliya Çelebi de seyahatnamesinde “Haci baba dagi etekleri bastan basa bagdir, bu baglari anlatmak zordur.” Diye bahseder
İlçemiz Sağlık Ocağı 1978 tarihinde kurulmuştur. Kazımkarabekir’in ilçe olması ile 25 Ağustos 1989 tarihinde Sağlık Grup Başkanlığına dönüşmüştür. 15/01/2008 tarihinde Aile Hekimliği uygulamasına geçildiğinden, Sağlık Grup Başkanlığı Toplum Sağlığı Merkezi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Toplum Sağlığı Merkezi 2280 m² alan içerisinde; 320 m² üzerine inşa edilen bünyesinde Aile Hekimliğini de barındıran hizmet binasında 2 yataklı bir hasta odası,1 laboratuar, bir diş hekimi odası, 1 pansuman enjeksiyon odası, 1 ebe odası, 1 memur odası, 3 poliklinik, 1 doğum odası, 1 morg odası ve diğer bölümleri yanında 2 katlı 4 daireli lojmanı da bulunan hizmet binasında halkımıza sağlık hizmeti sunmaktadır. Ayrıca bir acil odası yapılmış olup, 112 Acil Servis İstasyonu mevcuttur.